Skip to content

Latest commit

 

History

History
11 lines (6 loc) · 2.23 KB

README.md

File metadata and controls

11 lines (6 loc) · 2.23 KB

ÖZET

Bu tez çalışmasında, Sabit Tek Modlu İtme Analizi (STMİA) ile Uyarlanan Tek Modlu İtme Analizi (UTMİA) yöntemlerinin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bununla birlikte, bu yöntemlerin “ETABS (Extended Three-Dimensional Analysis of Building Systems)” adlı yapısal analiz programında kolaylıkla uygulanabilmesi ve hızlı bir şekilde sonuçlarının değerlendirilebilmesi amacıyla bir Excel makro uygulaması geliştirilmiştir. Çalışmada Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği – 2018’e göre tasarlanmış, taşıyıcı sistemi betonarme moment çerçevelerinden oluşan 5 ve 10 katlı yapı modelleri ve bunların zemin kat kolon donatıları azaltılmış varyasyonları olmak üzere dört farklı yapı modeli kullanılmıştır. Uyarlanan tek modlu itme analizi (UTMİA) yönteminde, her biri yapıda yaklaşık 10mm tepe deplasmanı oluşturacak şekilde çok sayıda ardışık itme analizi yapılmıştır. Ardışık itme analizlerinin her birinin son adımı, bir sonraki itme analizinin başlangıç koşulu olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte sonlu miktarda her itme aralığı sonunda (örneğin 10mm tepe deplasmanlarında), bir sonraki analizde kullanılacak olan yatay yük dağılımını belirlemek için güncel hakim mod şekli belirlenmiştir. Analizler X ve Y doğrultularında, farklı deprem düzeyleri (DD1, DD2 ve DD3) için yürütülmüştür. Analizlerin sonucunda binaların kapasite eğrileri, UTMİA boyunca binaların titreşim periyodundaki ve birinci mod şeklindeki değişim, elemanların hasar seviyeleri, binaların deprem performans seviyeleri ve kolonların bina tepe deplasmanı – birim şekil değiştirme ilişkileri incelenmiş ve birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda, binaların taşıyıcı elemanlarında meydana gelen plastik şekil değiştirmeler arttıkça, iki analiz yönteminden elde edilen sonuçların farklılaştığı, düşük dayanımlı ve/veya deprem talebinin yüksek olduğu binalarda sonuçlar arasındaki farkların daha belirgin olduğu, deprem talebinin düşük olduğu durumlarda ise iki yöntemin birbirine çok yakın sonuçlar verdiği tespit edilmiştir.